VERİLEN DEĞER KADAR DEĞER KAZANIYOR İNSAN
ilköğretim 3. sınıfın sonunda kesinlikle “başarısız ” olan ve objektif ölçütlere göre yapılan değerlendirme sonuçlarına göre “şeksiz ve şüphesiz” sınıf tekrarlamaları gereken 20 öğrenci seçiliyor. unutmayınız, bu öğrenci de sınıfta kalmaları gerekecek kadar başarısız. gerkeli izinler alınarak bu 20 öğrencinin 10 tanesi bir üst sınıfa, yani 4. sınıfa geçiriliyor; diğer 10 öğrenci ise 3. sınıfta bırakılıyor. Ertesi öğretim yılında, bütün yıl boyunca bu 20 öğrenci dikkatli bir şekilde gözleniyor.
Derslerdeki başarıları,arkadaşlarıyla uyumu, ödev yapma davranışları… ayrı ayrı ve gözlem kayıtları tutularak izleniyor.
Sonuç o kadar ilginç ki; kesinlikle sınıfta kalmaları gereken ancak karnelerine geçer notlar verilerek bir üst sınıfa geçirilen öğrencilerden 6 tanesi, kısa bir süre içinde 4. Sınıftaki arkadaşlarının düzeyine erişiyorlar, 2 tanesi bu düzeyin üstünde başarı gösteriyor, sadece diğer iki öğrenci başarısız oluyor.
Şimdi bir de diğerlerine bakalım. Hani aynı başarısızlık düzeyinde bulunanlarına rağmen karnelerine “KALDI” yazdıklarımıza. Bu 10 öğrenciden 7 tanesi bulundukları, bırakıldıkları sınıfın düzeyinin altına düşüyorlar, sadece 3 tanesi bırakıldıkları 3. Sınıfta başarılı oluyor.
DEMEK Kİ;
Bir öğrenciye “başarılısın “ demek, onun yeni başarıları özlemesi ve arzulaması ile sonuçlanıyor. Bir öğrenciye de “Başarısızsın!” demek ise, onun o başarısızlık çemberinde dönüp durmasına ve adeta başarısızlığı “KADERİ” gibi görmesine yol açıyor.
“BİR KİŞİYE İYİSİN İYİSİN DENİLDİĞİNDE İYİLEŞMESİ; KÖTÜSÜN KÖTÜSÜN DENİLDİĞİNDE FENALAŞMASI NADİR DEĞİLDİR.”